Alaçatı hep vardı. Ama 90’ların ortalarında bile bir avuç insanın yaşadığı, kimsenin tanımadığı, kendi halinde bir kasabaydı. Bir tek sörfçüler bilirdi burayı. Onlar da köyün içini değil, rüzgarlı sahillerini.
Sonra bir şey oldu.
Alaçatı’nın ilk butik oteli Taş Otel’e hayat veren Zeynep Öziş, Henkel’deki başarılı kariyer hayatına bir nokta koyarak, Alaçatı’da aldığı eski bir taş evi, o güne kadar kendi kimliğinde biriktirdiği tüm zevk, tat ve beğenileri aktararak bir cennet köşesine dönüştürmüştü.
Alaçatı’ya gönül vermiş ilk isim bildiğim kadarı ile çok değerli bir bayan olan, rahmetli Leyla Hanım. Alaçatı’nın içinde uyuyan sessiz ve gizli cevheri, daha bir tane bile otel, restoran yokken hissedip, 1995’te eski bir tütün deposunu keşfederek, bir kafeye dönüştürmüş.
Ayşe Nur gerçek bir Ege ve Alaçatı gönüllüsü. Yapmacıksız, telaşsız, çalışkan, sabırlı ve çok özenli bir kadın. ‘Yaz-kış ocak hep yansın, Alaçatı’da sokaklarda yürüyenler sıcacık bir misafir odası sofrasında yemek yiyebilsin’ diyen birisi.
Kahvaltılarımızın vazgeçilmezi Köşe Kahve Alaçatı’nın içinde resmen bir vaha. Sarışın, mavi gözlü, gözlerinin için gülen, çizgi roman karakteri gibi muzip yüz hatları ile dünya tatlısı bir müdürü var Köşe Kahve’nin, adı Gülay.